Why do you have such a big mouth? | Neden bu kadar büyük bir ağzın var? |
Your project is costly. | Projeniz maliyetli. |
The prince rode on a white horse. | Prens beyaz bir ata bindi. |
Tom stopped a few meters from her. | Tom ondan birkaç metre uzakta durdu. |
He is incredibly talented. | İnanılmaz yetenekli. |
Have you been to the last class? | Son sınıfa gittin mi? |
McClellan wasted no time. | McClellan hiç zaman kaybetmedi. |
She is old, scary and fat. | O yaşlı, korkutucu ve şişman. |
I learned it from him. | Ben ondan öğrendim. |
She always dresses in black. | Hep siyah giyinir. |
To understand is to feel. | Anlamak hissetmektir. |
We live near the school. | Okulun yakınında yaşıyoruz. |
You deserved it. | Bunu hakettin. |
Thoughts are expressed in words. | Düşünceler kelimelerle ifade edilir. |
How did you do it? | Bunu nasıl yaptın? |
As revenue grows, so does profit. | Gelir arttıkça kâr da artar. |
Blood flowed from the wound. | Yaradan kan aktı. |
We know how to make shoes. | Ayakkabı yapmayı biliyoruz. |
The beach party lasted until late. | Plaj partisi geç saatlere kadar sürdü. |
Never trust the media. | Medyaya asla güvenmeyin. |
Broken flowers wither quickly. | Kırık çiçekler çabuk solur. |
Any book will do. | Herhangi bir kitap yapacak. |
She said she had never been there. | Oraya hiç gitmediğini söyledi. |
He usually comes home late. | Genelde eve geç gelir. |
Which snake has the longest fangs? | Hangi yılan en uzun dişlere sahiptir? |
I bleed a lot. | çok kanamam var |
She wanted to cancel the plan. | Planı iptal etmek istedi. |
Katya stopped picking flowers. | Katya çiçek toplamayı bıraktı. |
The case took a dangerous turn. | Dava tehlikeli bir hal aldı. |
An ulcer is an inflammation. | Ülser bir iltihaptır. |
She needs to stop smoking. | Sigarayı bırakması gerekiyor. |
She pulled him out of the mud. | Onu çamurdan çıkardı. |
He speaks a little English. | Biraz İngilizce konuşuyor. |
The pain was unbearable. | Acı dayanılmazdı. |
She loves to walk alone. | Yalnız yürümeyi sever. |
She almost drowned. | Neredeyse boğulacaktı. |
Think more and then decide. | Daha fazla düşün ve sonra karar ver. |
Thus I solved this problem. | Böylece bu sorunu çözdüm. |
I put my hand on his shoulder. | Elimi omzuna koydum. |
If I were twenty, I could vote. | Yirmi yaşında olsaydım oy kullanabilirdim. |
Get out from under the table! | Çık masanın altından! |
After recognition comes oblivion. | Tanıdıktan sonra unutkanlık gelir. |
This victory made him a hero. | Bu zafer onu bir kahraman yaptı. |
It looks like the train is late. | Görünüşe göre tren gecikti. |
This is the story of one cat. | Bu bir kedinin hikayesi. |
After dinner she washed the table. | Yemekten sonra masayı yıkadı. |
What a big dog! | Ne büyük bir köpek! |
Which dog is yours? | Hangi köpek senin? |
Can you guess my age? | Yaşımı tahmin edebilir misin? |
This metal is called zinc. | Bu metale çinko denir. |
What do you do in your free time? | Sen boş zamanlarında ne yaparsınız? |
His efforts ended in failure. | Çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. |
He speaks good English. | İyi İngilizce konuşuyor. |
She often says this. | Bunu sık sık söylüyor. |
Our school is across the river. | Okulumuz nehrin karşısında. |
What indeed? | Gerçekten ne? |
♪ And a voice was sounding ♪ | ♪ Ve bir ses geliyordu ♪ |
We need a proper infrastructure. | Uygun bir altyapıya ihtiyacımız var. |
Very lovely beaches. | Çok güzel plajlar. |
That a girl, Debra Moon. | O bir kız, Debra Moon. |
She was horrid unpleasant. | O korkunç bir tatsızdı. |
She was gay, bold, attractive. | Geydi, cesur ve çekiciydi. |
She stayed faithful. | Sadık kaldı. |
Pay attention. | Çok dikkat. |
Nice old lady - and very shrewd. | Hoş yaşlı kadın - ve çok zeki. |
I do not crush you like this? | Ben seni böyle ezmem |
Genuine Calvin Klein. | Hakiki Calvin Klein. |
Does it feel truthful? | Doğru hissettiriyor mu? |
I am happy to be seeing you. | Seni gördüğüme sevindim |
Everyone in this room is loaded. | Bu odadaki herkes dolu. |