No me rindo tan fácilmente. | Ben öyle kolay pes etmem. |
Se lo llevó como el viento. | Rüzgar gibi savruldu. |
Lo conocí en la multitud. | Onunla kalabalıkta tanıştım. |
Cuelga tu sombrero en el gancho. | Şapkanı kancaya as. |
Te llamaré tan pronto como pueda. | Seni en kısa zamanda arayacağım. |
El artículo se venderá en el acto. | Ürün yerinde satılacaktır. |
Mike siempre es genial. | Mike her zaman havalı. |
Compré este coche en efectivo. | Bu arabayı nakit olarak aldım. |
Mira al niño durmiendo en la cama. | Yatakta uyuyan çocuğa bakın. |
Intercambiaron saludos. | Selamlaştılar. |
Ellos no hablan español. | İspanyolca bilmiyorlar. |
Él me ama, pero yo no lo amo. | O beni seviyor ama ben onu sevmiyorum. |
Baño caliente y cama. | Sıcak banyo ve yatak. |
Ella estará aquí pronto. | Yakında burada olacak. |
Se escaparon de la prisión. | Hapishaneden kaçtılar. |
Saltó la valla. | Çitin üzerinden atladı. |
Le debo 10 dólares. | Ona 10 dolar borcum var. |
Ella lo hizo sentarse. | Onu oturttu. |
Él no me cree en absoluto. | Bana hiç inanmıyor. |
Compró una docena de huevos. | Bir düzine yumurta aldı. |
Viene aquí cada tres días. | Her üç günde bir buraya gelir. |
¿Qué te susurró ella? | Sana ne fısıldadı? |
¿Cuál es tu oferta favorita? | En sevdiğin teklif nedir? |
Los tres se odiaban. | Üçü de birbirinden nefret ediyordu. |
Ella será elegida como víctima. | Kurban olarak seçilecektir. |
Estaba paralizado por la noticia. | Haberle felç oldu. |
El experimento fracasó. | Deney başarısız oldu. |
Ella no sabe andar en bicicleta. | Bisiklete binmeyi bilmiyor. |
Tenía una hija. | Bir kızı vardı. |
Salva al hombre. Come un caníbal. | Adamı kurtar. Bir yamyam yiyin. |
Fue muy amable y responsable. | Çok kibar ve sorumluydu. |
Nadie sabía esto. | Bunu kimse bilmiyordu. |
Veo un libro sobre la mesa. | Masanın üzerinde bir kitap görüyorum. |
Se casó con una azafata. | Bir uçuş görevlisiyle evlendi. |
No puedo compilar este programa. | Bu programı derleyemiyorum. |
Ella debe estar muy feliz. | Çok mutlu olmalı. |
Usted debe leer este libro. | Bu kitabı mutlaka okumalısınız. |
Mi papá es muy genial. | Babam çok havalı. |
¿Cómo explicar esta expresión? | Bu ifade nasıl açıklanır? |
Habrá que pensarlo. | Bunu düşünmek zorunda kalacak. |
Colgó el calendario en la pared. | Takvimi duvara astı. |
¿Puedo usar tu lápiz? | Kalemini kullanabilir miyim? |
Doraemon a menudo sonríe. | Doraemon sık sık gülümser. |
Japón es un país rico. | Japonya zengin bir ülkedir. |
Mi amigo no se siente bien. | Arkadaşım kendini iyi hissetmiyor. |
Traduce esta oración al inglés. | Bu cümleyi İngilizceye çevirin. |
Me gusta tu nuevo color de pelo. | Yeni saç renginizi beğendim. |
Por favor, espere media hora. | Lütfen yarım saat bekleyin. |
No leo sus historias. | Hikayelerini okumuyorum. |
¿Quién toca la guitarra? | Gitarı kim çalıyor? |
Se convirtió en un gran músico. | Büyük bir müzisyen oldu. |
El hierro es un metal útil. | Demir faydalı bir metaldir. |
¡Van a derribar el monumento! | Anıtı yıkacaklar! |
La escuché cantar una canción. | Bir şarkı söylediğini duydum. |
Intentó en vano no llorar. | Boşuna ağlamamaya çalıştı. |
Estaba reacio a ir allí. | Oraya gitmeye isteksizdi. |
¿Podrías apagar la televisión? | Televizyonu kapatabilir misin? |
El metro se mueve bajo tierra. | Metro yeraltında hareket ediyor. |
Esta casa tiene 6 habitaciones. | Bu evin 6 odası var. |
Aunque un género inusual para | Warner Bros için alışılmadık bir tür olsa da. |
Hay otro truco que usa. | Kullandığı başka bir numara var. |
El dolor fue espantoso. | Acı çok kötüydü. |
Empiece de nuevo, mano firme. | Tekrar başla, sağlam el. |
Ella quería complacer. | Memnun etmek istedi. |
Prueba adecuada. | Uygun kanıt. |
Marvin, ¿estás bien? | Marvin, iyi misin? |
Mírame, ya estoy perdiendo la voz. | Bana bak, zaten kendi sesimi kaybediyorum. |
Golpe de gong firme. | Sert gong vuruldu. |
¿Qué aspecto tiene? | Neye benziyor? |
Una pregunta válida. | Geçerli bir soru. |